2 Tem 2014

KAŞ yapalım dedik



12-16 Haziran 2014
Kaş - Kaputaş Plajı


Kaş’a giden arkadaşlarımdan hep duyardım, “Keşke dönmeseydim, emekli olduğumda Kaş’a yerleşeceğim, senede bir kez kesinlikle Kaş’a gideceğim…” Tatil dönüşünde internetten Kaş emlak fiyatlarını araştırmalar, bir sonraki Kaş tatilini planlamalar…
Kaş için bu kadar olumlu yorumlar duyduktan sonra, gidelim yerinde görelim dedik, ve 3 çift yola çıktık.
 


Tatil planlamamız çok hızlı gelişti, aynı gün hem uçağımızı hem otelimizi ayarladık. O kadar hızlı ayarladık ki, Dalaman dan ulaşımı daha kolay olmasına rağmen, Kaş deyince aklımıza ilk Antalya geldiğinden, Antalya uçağından yerlerimizi aldık. (Dalaman – Kaş 160 km, Antalya – Kaş 220 km)

Giden arkadaşlarımdan otel önerisi olarak hep Küçük Çakıl bölgesini duymama rağmen, internette fotoğraflarını daha çok beğendiğimizden, Çukurbağ bölgesinde bir otel tercih ettik.

Evet artık başlayabiliriz.

12 Haziran sabah 08.00 Antalya uçağımıza bindik. Uçuş yaklaşık bir saat sürdü. Havaalanından 8+1 Trafic Passenger ımızı aldık (5 günlük 800 TL) ve yola koyulduk. Yol git git bitmiyor, karnımız acıktı, orada mı duralım, burada mı duralım, geri dön geçtiğimiz yer daha iyiydi…  derken, sonunda 6 ımızda aynı yerde molaya karar verdik.



Trafic Passengerımız :)

Mola verdiğimiz yerin bir adı var mıydı bilmiyorum, ahşap bir bina, içerde şöminesi, bir masanın üzerinde domatesler kurutuluyor, yavru kedicikler geziyor, bir masa üzerinde hediyelik eşyalar satılıyor, dışarda genişçe balkonumtrak bir alan ve oturduktan sonra farkettiğimiz her yerde ama heryerde kulağa kaçan böcekleri! Mekanda bizden başka bir kişi daha oturuyor, kahvaltı yapmaya çalışıyor, ama elini kolonu sallamaktan, hop oturup hop kalkmaktan adamcağız rahat yemek yiyemiyor. Henüz mekanı açmadığını, fakat gelenleri de geri çeviremediğini söyleyen amca bize gözleme yapıyor. Böcekler sağolsun, tedirgin tedirgin, bir ayakta bir oturarak, gözlemelerimizi yiyoruz ve hemencecik yola koyuluyoruz.

Amphora Otel

Amphora Otel

Amphora Otel

4 saatlik araba yolculuğunun sonunda otelimize varıyoruz. (Amphora Hotel http://www.amphorahotel.com/) Otelin bahçesi mis gibi begonvillerle dolu, küçük bir havuzu var. Çalışanlar çok ilgili ve kibar. Yerleştikten sonra hemen denize gidiyoruz. Deniz, otelden 5 dk yürüme mesafesinde. Kumsal yok, denize merdivenle iniliyor, kalabalık yok, sakin. Deniz o kadar güzel ki, insanın sudan çıkası gelmiyor, yeşil-mavi çok güzel bir renk, hiç bulanıklık yok, altınızdan grup grup balıklar geçiyor, denize bayıldım.


Amphora Otel - Plaj

Ayşegül sağolsun, akşamları yemek yiyeceğimiz yerler belli, hepsinde rezervasyonlarımız mevcut. İlk akşam Bi Lokma isimli bir restoranta gidiyoruz. Tercihimiz, balık, mantı ve meze tabağı oluyor. Mantı lezzetli belki ama çok yağlı. Favorimiz karışık meze tabağı oluyor. Güzel bir mekandı.

Bi Lokma - Meze Tabağı

Denizi o kadar sevdim ki, ikinci gün, kahvaltı öncesi Leventle bir tur yüzüyoruz. Sabah erken de deniz ayrı bir güzel.

Kahvaltıdan sonra, herkesin şiddetle tavsiye ettiği, Kaputaş Plajı’ na doğru yola çıkıyoruz. Arabalar yolun kenarına park etmiş. Plaja doğru inen uzuuun merdivenler bizi bekliyor. Manzara ve suyun rengi müthiş. Haftaiçi olduğundan mıdır bilmem ama plaj sakin, çoğunluğu turist, makul sayıda insan var. Şezlong ve şemsiye kiralayabilirsiniz, yiyecek olarak da gözleme yapan bir teyze var. Alkollu içecek satılmıyor. Plaja 400 metre mesafede, Levent ve Bumin’in denizde kaybolduğunu düşündürttüren, ikisinin yüzerek gittiği, turistlerin ise büyük simitler kiralayıp gittiği, Mavi Mağara mevcut. Leventle Bumin’in anlattığına göre mağara mavi değilmiş :)


Mavi Mağara - Foroğraf bana ait değil.
Kaputaş Plajı


Kaputaş’tan sonra, Kalkan’da yemek molası veriyoruz, sonrasında da Patara’ya gidiyoruz. Patara, Akdeniz’in en uzun sahili, 18 km, girişi 5 TL. Kumdan mıdır bilmem, su bulanık. Suyun içinde yürü yürü bir türlü derinleşmiyor. Kumlar güzel minik minik, deniz çirkin, yüzülmez. Normalde şezlong, şemsiye ücretliymiş, biz akşamüstü gittiğimizden bir ücret ödemedik.

Patara Plajı

Akşam yemeğimizi, yine daha önceden planlanmış olan, Zaika’da yiyoruz. Çakıl taşlı bir bahçesi, ve güzel mezeleri var. Etler güzel değil, ama kötü de değil, sıradan. Bahçesi ve dekorasyonu sempatik, rakı da oldu mu zaten kötü de olsa sıkıntı  yok. Keyifli bir yemek oldu.

Zaika'daki yemeğimizden grup fotoğrafı

Evet, şimdi sırada tekneyle Kekova turumuz var. Tercihimiz Taylı Turdan yana oluyor. Tekne 12 kişilik, kişi başı 80 TL ödüyoruz. Tur sabah 10:00 da başlayıp, 18:00 e kadar sürüyor. Çok güzel koylarda duruyoruz, ve İsmal Taylı’nın eşinin güzel mezeleri eşliğinde balıklarımızı yiyoruz. Bir tekne turunda bu kadar güzel yemekler yiyeceğimizi düşünmemiştik, herkes çok memnun kalıyor. Teknede Taylı ailesinin iki küçük ferdi, Aleyna ve Burak da var. Aleyna 6, Burak 2,5 yaşında. İlk başta biraz çekingen olsalar da, sonradan açılıyorlar, üzerlerimizden atlıyorlar.  İbo, Aleyna’ya güzel birşeyler söylemek istiyor, “Ben güzel kızlara ne yaparım biliyor musun?” Bugünün lafı da bu oluyor, ne yaparsın İbo? :)

Kekova Turundan görüntüler

Kekova Turundan görüntüler

Akşam, yine Kaş merkezde olan, Bahçe Balık Restorant’a gidiyoruz. Sempatik bir yer, ağaçlarda fenerler, kareli masa örtüleri.. Sadece bir kez gittim, o  yüzden genelleme yapmak istemem, ama sanki servis biraz sıkıntılı. Mezeler geldi, ekmek yok, ekmek geldi, hala rakı yok… Mezeler ve balık çok lezzetli, ama porsiyonlar biraz ufak. Yemek sonrası damla sakızlı muhallebiden yedik, baya güzeldi, hem hafif hem tatlı, ve mezelerin aksine, 2-3 kişinin tatlı ihtiyacını karşılayacak bir büyüklükte.

Bahçe Balık ve biz

Biraz da Kaş merkezden bahsedeyim. Dükkanlara girip çıkmazsanız, aheste aheste yürüyerek yarım saatte Kaş’ı bitirebilirsiniz. Her sokakta, minik minik güzel mekanlar var, hediyelik eşya dükkanları var. Güzel, sempatik bir yer, ama sanırım öncesinde çok güzel şeyler duyduğumdan, beklentim yüksekti, o yüzden de pek etkilenmedim. Beni etkileyen deniz kısmı oldu. Denizi, koyları, balıkları, hafif soğuk oluşu, derinliği… muhteşem. Kaş’ı sevdim, tekrar gelmek isterim, ama temelli burada yaşamak sanırım bana göre değil. Yazları gelebilirim J

Ertesi gün Kaş Merkez’den tekneyle Limanağzı’na gidiyoruz. Tekneler doldukça kalkıyor, gidiş dönüş 15 TL. Limanağzın’da 3 adet plaj var. Nuri’nin Yeri, Bilal’in Yeri, 3.ünün adını hatırlamıyorum. Bizim tercihimiz Nuri’nin yeri oluyor, teknenin son durağı. Su, her zamanki gibi çok güzel, berrak, altta bir akıntı var, su buz gibi, yüzerken sağınızda mezarlık kalıntılarını görüyorsunuz, çok tarihsel bir yüzüş oldu J

Limanağzı


Kaktüsler

İbo, kafasında kamerası, atlayışını çekmek isteyip, sığ sulara balıklama atlayıp, kendini yaralamasaydı, tamamıyla çok güzel bir gündü diyebilecektim. Daha kötüsü de olabilirdi, ucuz atlattı.

İbo ve kamerası

Limanağzından sonra otele geri dönüyoruz. Tatilin bitmesine az kaldı, denizden olabildiğince faydalanmalıyım. Arkadaşlar hazırlanırken, ben bir de otelden denize giriyorum. Ohhh çok güzel, buz gibi, hafif dalgalı. Normalde yemekleri anlatırken canım çeker, şimdiyse canım deniz çekti, suyun soğukluğunu bile hissediyorum şuan offff.

Bu akşamki yemek rezervasyonumuzu iptal ettik, son gecemiz, Kaş’ta birşeyler atıştırmak, dolaşmak, mekan mekan gezmek istiyoruz. Kekikli,  kırmızı biberli kumpirlerimizi yiyoruz, dolanıyoruz. İlk olarak Déjà vu de oturuyoruz. Sonrasında No:11 de birşeyler içiyoruz, otele geri dönüyoruz.

Bu tatil de bitti, neden tatiller bu kadar hızlı geçiyor. Uçağımız saat 20:00 de. Denize girdikten sonra, 13:30 otelden çıkıyoruz. Gelirken bu araba yolculuğu bu kadar zor gelmemişti. Şimdi dönüşün verdiği mutsuzlukla bu Kaş-Antalya yolu hiç bitmiyor. Uçağın lastiği mastiği değişiyor, 40 dk rötar derken bizim eve varışımız 23:30 u buluyor. Yarın sabah 06:30 kalkış, iş beni bekler :(
Yaşar - Ahududu Ahududuuu


Yazımı, yolculuğumuz boyunca 50 kez dinlediğimiz, Yaşar’ın Ahududu ahududu ahududuuuu parçasıya yazımı sonlandırıyorum.

Ahududuuuu ahuduuu
Ben güzel kızlara naparım biliyor musun?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder