25 Eki 2013

Macera Dolu Amerika - Part 2

Amerika Pepperdine University Malibu 2013


Pepperdine grubumuz, kırmızılı ben ve diğer grup lideri, beyaz tshirtlü Efe




Pepperdine Yaz Okulu Programı

  
3 haftalık Pepperdine University Malibu Summer Camp programımız. Daha önce gittiğim hiçbir okulda bu kadar çok gezi yoktu. Hafta içleri 12:00 ye kadar ders, sonrasında gezi, haftasonları da tam gün gezi.


13 saatlik uzun mu uzun uçuşumuz. Ha gayret az kaldı, neredeyse geldik.
 
“Zeynep abla, Zeynep ablaa, babama votka almak istiyorum, fakat yaşımdan dolayı bana vermiyorlar. Sen benim için alabilir misin?" 14-15 yaslarında, tatlı mı tatlı bir çocuğun sizden masum bir ricası var.
Bu alkol arzusuna, çocukların bana devamlı, marketteysek, "Zeynep abla bize içki alsana", restorandaysak, "Zeynep abla kendine bir içki söylesene sonra da onu bize versene" gibi isteklerinden alışığım.
Amerika'nın bu konuda çok sert kuralları olduğundan içim rahat, "arkadaşlar alabiliyorsanız alın için"
Sonuç olarak 3 haftalık kamp süresince kimse alkolune kavuşamadı. Onun yerine marketten kasa kasa redbull lar ve monster lar alındı, zaten yerlerinde duramayan 14-15 yas gencler iyicene çıldırdı!! "Zeynep abla redbull ister misin, ama sıcak"
Şimdiyse durum farklı, Los Angeles havaalanındayız, İstanbul'a dönüyoruz, öğrencilerden biri babasına votka almak istiyor, benden rica ediyor. Ne olabilir? Gerçekten babasına alıyor olabilir (düşük ihtimal), birkaç arkadaş uçakta içecek olabilir. Ne kadar içebilirlerki?
 

 
Tamam diyorum bu sefer, haydi Ali, babana içki alalım. Bunu duyan Ali'nin arkadaşları da pek seviniyor, Ali'ye hemen 10 ar dolar çıkarıp uzatıyorlar.


-"Ooo ne guzel, demek Ali'nin babasına hepberaber hediye alıyorsunuz"


-"Zeynep abla anladı, sıçtık"


Hediyeyi alıyorum, maalesef en ufağı 1 litre, çocuklarla anlaştık, çok ama çok az içecekler hatta belki de şişeyi hiç açmayacaklar. Surpriz.


Bu arada öğrencinin adı uydurmaca, hani belki hediyesine hiç kavuşamayan Ali'nin babası bu yazılarımı okur, sonra şiddet olmasın. Seviyorum be hepinizi keratalar.


Uçağımıza biniyoruz, önümüzde uzun mu uzun bir yolculuk var, tam 13 saat. Dünya ne taraftan dönüyor? Dünya’yla aynı yönde uçsak daha mı hızlı gideriz, yoksa daha mı yavaş?.. Neyse bu konulara girmiyorum hiç.


Uçağımızda internet var, ve 5 dk bakmadığınızda, 100 mesaj biriken, 30 kişilik bir whatsapp grubumuz!
 



Uçaktaki sohbetle pek ilgisi yok ama, whatsapp demişken, budiyalogu paylaşmak istedim:) 3 haftam da bu tatta geçti, hayır, hiç şikayetçi değilim :)
 

Şanşa, uçakta Ali’lerin arkasında oturuyorum. Herşey güzel, filmlerimizi seyrediyoruz, müzik dinliyoruz, koltuktan koltuğa zıplıyoruz.

Ve işte yemek servisi de başladı.

Ali’ler hostesten bira istediler. Hostes ilk verecek gibi oldu, sonra arkadaşına “sanırım yaşları küçük ne yapmalıyım” diye sordu, sonra da bizimkilere yaşlarını sordu, ve Ali’ler kolalarını yudumlamak zorunda kaldı.

“Zeynep abla, sen bizim için bira alır mısınn?”


Önlerde oturan birkaç öğrenci, hostesin arabasından gizlice bira almışlar, whatsapp dan resim paylaşıp nispet yapıyorlar.


Benim şarabımdan birkaç yudum alanlar, whatsappta, “Biz de Zeynep ablanın şarabından içtik”…

Önümdekiler dayanamıyor, votkayı açıyorlar.
 
Önümdeki 3 kişi oluyor 5 kişi, kendi kendilerini eğleniyorlar, sıkıntı yok.

Uyuyakalmışım. Aybüke, kucağıma votka şişesini bırakıyor, bakıyorum şişe hala dolu sayılır, uyumaya devam ediyorum. Sonra uyandığımda ise, kucağımdaki şişe boş. Burnuma bir kusmuk kokusu geliyor, Ali önde, üstü çıplak (thsirt kusmuk), tek başına uyuyor. Diğerleri de sızıp kalmış. Bu kokuyla bunca saat nasıl geçecek?

Geçiyor, geçiyor, 13 saatlik yolculuğumuz bitiyor. Vedalaşma kısmı sıkıntılı, çocuklar ağlamayınn!


Ali, “Zeynep abla, votka için teşekkürler.”

“Rica ederim ne demek, görüşmek üzere :)”
 

Knott's Beryy Farm



Geziler sırasındaki klasik öğle yemeğimiz pizza, Paul, ben ve Zeynep Abla Monster ister misin? :)



“Knott’s Berry Farm”, dev roller coaster ların, kocaman sulu kaydırakların, binbir çeşit atraksiyonun olduğu, bence super bir eğlence parkı. Fakat, bu parktan once, Six Flags Magic Mountain, Disneyland, Universal Studios’a gidilince, çocuklar parktan bayıyorlar, parka 10 dk yürüme mesafesi olan, Türkiye’de olsa hayatta gitmeyecekleri, düdük alışveriş merkezine gitmek istiyorlar. Yanlarında grup liderleri olmadan, okul öğrencilerin parktan dışarı çıkmasına izin vermiyor (mantıklı). Bu arada, diğer grup lideri, Efe, Nedim’le okulda kaldığından, bugün ben tekim.

 

Efe ve Annoying Orange Nedim


Efe demişken, Efe ve Annoying Orange Nedim, ve Ross torbası :)


Çocuklar, alışveriş merkezine gitmek için deliriyorlar, e çocuklar mutlu olsun, günümün ne kadar stresli geçeceğinden habersiz, tamam diyorum. 4’te çıkışta buluşuyoruz, izin kağıtlarını imzalıyorum, alışveriş merkezine doğru 20 çılgınla yürümeye başlıyoruz.
 


Çılgınlar



Hikmetcan, en miniğimiz, 10 yaşında, kampın başlarında gayet sakin, uslu olan Hikmetcan, kampın sonlarına doğru, abilerine ayak uyduruyor, hiç laf dinlemiyor.


Hikmetcan


En miniğimiz Hikmetcan demişken, halka geçirme yarışmasında uzun uğraşlar sonucunda kazanılan cola ve zafer fotoğrafı. Çok tatlı Hikmetcan :)


Koca koca caddelerden geçerken, trafik ışıklarını beklemeyip yollara atlayan, “Zeynep abla, burası Türkiye değil, burada arabalar direk duruyor” diyen Hikmetcan, en arkadan tıntın gelen yeni oluşan sevgili çiftimiz, “Biz alışveriş merkezine gitmek istemiyoruz, tam karşısında Starbucks var, bedava internet, oraya gitmek istiyoruz” diyen aykırı bir grup, “Gideceğimiz yerde Vans var mı, Abercrombie var mı…?” diye soran alışveriş gurubu, “Gidince hemen yemek yiyelim”, “Aybüke’ye süpriz doğumgünü için yer ayarlayalım”, “Zeynep abla, borç verir misin”, “Oturmaya mı geldik Losencılll”…


Tabiki oturmaya gelmedik, 18:00 de Chili’s de buluşmak üzere ayrılıyoruz.


Alışveriş merkezinden sonra Starbuckstakilerin yanına uğruyorum, bol bol instagram fotosu eşliğinde, doğumgünü saatini bekliyoruz.


Yanıma bir Amerikalı vatandaş geliyor, bu ne grubu, nereden geldiniz… sohbet başlıyor. Geziler esnasında hepimizin üzerinde yeşil ELS tshirtleri olduğundan, bu tip sorulara alışığız. Ben de güzel güzel, dil okuluna geldik, şöyle böyle… anlatıyorum. Sonrasında bir yemek teklifi alıyorum.


-Aaa adam Zeynep Abla ya yazıyo
 
-Zeynep abla dövelim mi??

Neyse, dövmeye gerek kalmadı, adamcağız arabasına binip, uzaklaşıyor.

-Arabası da güzelmiş, bizi gezdirirdi, keşke kabul etseydin Zeynep Ablaa

Bu arada Starbucks’ta çocukların kahve bardaklarına değinmeden geçemeyeceğim. Tabiki de, isimlerini normal normal “Efe, Ali, Ahmet…” diye yazdırmıyorlar.


Biri adını “or.spu” yazdırırken, diğeri de “çocuğu” yazdırıyor, ve bardaklar yanyana gelince birbirlerini müthiş bir şekilde tamamlıyorlar. Bravo çocuklar.

Pipi


oç nin fotoğrafını bulamadım, onun yerine sizlerle "pipi" fotoğrafı paylaşıyorum :)

Neyse, sonunda yemek saatimiz geldi, Chili’s de Aybüke’ye doğumgünü yemeği vakti.

20 kişi yerleşiyoruz masalarımıza, buluşma saatine bir saat var, bende de saatinde buluşma yerinde olabilecek miyiz stresi! (Merak edenlere, mıncık mıncık minik minik hesabımızı ödedikten sonra vaktinde buluşma yerindeyiz.)

Aybüke’ye arkadaşları hediye olarak 2 adet balık alıyorlar. Ne hoş bir hediye değil mi! Aybüke’ya balık alıyorlar, balıklara da yem almıyorlar. Balıklardan bir tanesi erkeklerde, diğeri de kızlarda kalıyor. Kızlar balıklarını Oreo ile beslerken, erkekler üzerine işiyor. Sonuç olarak, ikisi de mefta. Zavallılar.
 



Elinde doğumgünü hediyesi balığıyla Aybüke, Vans torbası ve Hello Kitty'siyle Efe, Yağmur, Irmak, Nilsu..


Şuan bunları yazarken, Amerika tatilimiz üzerinden 3 ay geçmiş durumda. Ah zeynep ah keşke bu yazıları döndükten hemen sonra yazsan, çoğu şeyi unutmasan, Nedim’in gitarından, Paul’un iphone kılıfından, Santa Monica daki limuzin kiralamadan, Fransız gup liderleriyle yapılan müthiş şehir turundan, diğer grup lideri Efe’den ve onun meşhur uykusundan, Kazak grup liderinin kamerasından da bahsetsen...


Ama maalesef daha fazla yazamıyorum, neyse kendime unutmamak için ipuçlarımı verdim :), fotolara da bakınca umarım uzun zaman geçse de herşeyi hatırlarım.


Güzel bir 3 haftaydı, çocuklarım da süperdi. Şimdi fotolara bakınca ben orda olmak istedim ama :(


Let's go Dodgers let's go

   
Let's go Dodgers, let's go. Oyundan hiçbirimiz hiçbirşey anlamadık. Amerikalılar anlıyor, boş koltuk bırakmıyor.


   
Toplu, düzenli kızların odasından bir manzara



Malibu sahilleri



Malibu kokteyllerimiz

   

Mc Donald's çocuk menüsü ve minyatür patates kızartması


 

 
Johnny Rockets'ın bayıldığım tatlı patates kızartması ve yaratıcı garsonun ketçup çalışması

Elmo ve ben

   
Efe'nin kazanıp bana hediye ettiği Elmo ve ben



Jonny Rockets


 

 
Bu fotoğrafı bir türlü döndürmeyi başaramadım. Efe'ye bu yazısı için çok teşekkürler :)
 

1 yorum:

  1. Zeyno bloğun süper :), ne güzel yerlere gitmişsin, resimlerden görüldüğü gibi Amerika çok eğlenceli geçmiş.) bloğunu takip ediyorum, orayada git burayada git dahaa çok yaz..:)
    -Semih-

    YanıtlaSil