23 Kas 2012

Windy City Chicago


Kurban Bayramına iki ay kala bizim tatil telaşı başladı. Biliyorum, bayramın amacı gezip tozmak değil, ama ne yapalım, koca bir yılda sadece 14 gün izin olursa, insan her fırsatı değerlendirmek istiyor. Biz de 29 Ekim le birleşen, 5 günlük bayram tatilinden en verimli şekilde faydalanalım istedik.
 
İlk olarak Melis ve Burak la başladık plan yapmaya, Kıbrıs tan başladık, İspanya’ya geldik, bir türlü karar veremedik. İspanya uçak bileti 300 euro, ne kadar da pahalı, acaba Amerika ya uçak ne kadar? Madrid 300 euroysa New York kesin 3.000 TL dir derken, bir de gördük ki, THY ile Newyork – İstanbul gidiş dönüş, hem de aktarmasız, hem de bayram vakti, kişi başı 1.000 TL.  Hem Amerika vizemiz de var, schengen masrafından da kurtulduk. Bu hesaplamayla Madrid, New York başabaş.
 


Günler geçiyor, bayram yaklaşıyor, ortada hala kesin bir plan yok. Melis ve Burak İspanya’da karar kılıyor, biz Amerika’da ısrarcı, grup bölünüyor, beraber tatilimiz bir sonraki programa kaldı. Bu arada da, bizim 1.000 TL lik New York biletlerimiz 1.750 TL oldu!!. Herşeyde bir hayır vardır diyip, 1.000 TL ye bu sefer Chicago’ya bilet buluyoruz, bu sefer vakit kaybetmiyoruz.
 



Arife günü İstanbul’dayız, aile ziyaretlerimizi yapıyoruz, Perşembe sabah Chicago’ya dogru yola çıkıyoruz, yine çok heyecanlı :) Uçuşumuz 11 saat sürüyor. O’Hare de 1 saat pasaport kontrolu için bekliyoruz, gıdım gıdım ilerleyen trafikte de 1 saatte otelimize varıyoruz.





( http://www.acmehotelcompany.com/ ) Otelimiz temiz, güzel, sempatik, çok merkezi ve tarz. Banyo aynasında kocaman bir dudak, yatak başında dev bir el izi.. O kadar yorgun, uykusuz ve açız ki, otel çevresinde küçük bir tur atıyoruz, kötü bir meksika fast foodçusunda birşeyler atıştırıp otele geri dönüyoruz.



Sabah 9.00 da Sevgi ile Wildberry’de kahvaltı yapacağız, o yüzden alarmı 08.00 e kuruyorum. Alarma gerek kalmıyor, ilk 02.00 de sonra da 05.30 da uyanıp, bir daha da uyuyamıyoruz. Daha hava aydınlanmadan düşüyoruz Chicago yollarına. Hava buz gibi, koca koca binalar, aralarından da şehrin adına uygun şiddetli esen rüzgarlar.. İlk izlenim olarak, soğuk ve sevimsiz bir şehir.



Erkenden Wildberry’deyiz (http://www.wildberrycafe.com/chicago.html ), Sevgi’yi beklerken Halloween’e özel Pumpkin li küçük! kahvemi içiyorum, ısınıyorum, ohh, güzel geldi, Sevgi de geldi. Sohbet güzel, yemekler güzel, porsiyonlar çok güzel, çok güzel doyduk, buraya dönmeden tekrar gelelim. Hatta şimdi yazarken tekrar karnım acıktı of.





Yemekten sonra Sevgi, New York’a doğru yola çıkıyor, biz de şehri gezmeye başlıyoruz. Hava soğuk, fakat şansımıza yağmur yok, güneşli, rahat rahat geziyoruz, bütün şehri yürüyoruz. İlk durağımız Millennium Park. Parkta küçük bir tur, ardından da üzeri ayna gibi olan The Bean de fotoğraf çekiyoruz, bittii.



 
Macy’s, TJ Max… dükkanlara bakıyoruz, geziyoruz, yürüyoruz, çok acıktık. Chicago’ya özel, deep dish pizza yemek için Giardano’s Pizza’ya gidiyoruz (http://www.giordanos.com/ ). Yarım saat bekledikten sonra masamıza oturuyoruz, pizzamızı beklemeye başlıyoruz. Pizzamız dehşet!! Ben böyle pizza görmedim, yemedim. Derin bir tart hamuru düşünün, içi sırf malzeme, üstü peynir, dumanları üstünde hmmm.



Sabahın 5 buçuğundan beri ayaktayız, akşama Kenanlarla buluşacaktık, fakat maalesef gezmekten yorgun düşüyoruz, Kenanlara katılamıyoruz, 21.00 de uyuya kalıyoruz.

Herkesin Amerika’da alışveriş hakkındaki görüşü; Amerika’da herşey çok ucuz, onu al bunu al şunu al… Bu görüşü kanıtlamak için, ertesi gün outlete gitmeye karar veriyoruz. Levent’in elinde küçük bir valiz, ses etmiyor ama belli bu durumdan hafif utanıyor, Metra’yla bir saat yol gittikten sonra, 15 dk da otobüs yolculuğu sonrası Premium Outlet’e ulaşıyoruz (http://www.premiumoutlets.com/outlets/outlet.asp?id=63 ). Tam 120 tane indirim mağazası var, hayallerim büyük. Geziyoruz, geziyoruz ben hiçbirşey alamıyorum, Levent alıyor, ben alamıyorum Levent alıyor derken neredeyse bütün mağazalar bitiyor, ellerim bomboş. Bir atkı beğeniyorum, oleyy sonunda benim de bir parçam oldu. Büyük hayal kırıklığına uğradım, haydi artık dönelim, yolumuz uzun.

Otele dönüp, küçük valizimizi bırakıyoruz. Sevgi’nin bahsettiği Niu Sushi’ye (http://www.niusushi.com/gallery.html ) gitmeye karar veriyoruz. Şansımıza hiç sıra beklemeden bir masa buluyoruz, ortam biraz karanlık. İnternetten araştırdığımız kadarıyla en favori olan 3 lüyü sipariş veriyoruz; Sexy mexican, yellow mellow ve diablo. Hepsi de muhteşem, çok keyifli bir yemek oldu, şarap da uykumuzu getirdi. Ama uyumak yok, akşama programımız var, saat 22.00 de, Kenanla bu sefer buluşacağız.



Ama saat daha erken, biz de yine çok yorgunuz, o yüzden dışarı çıkmadan önce, otele gidip azıcık dinlenmeyi planlıyoruz. Levent saati 21:00 e kuruyor ve biz gönül rahatlığıyla uykuya dalıyoruz. Alarm çalmadan kendiliğinden uyanıyorum. Levent de uyanık, panik halinde hazırlanıyor, “Alarmı yanlış kurmuşum, saat şimdi 02.00, çok ayıp oldu, sen uyu uyu, ben Kenanların yanına gidiyorum.” Fakat Kenan eve dönüş yolunda olduğundan, biz de uykumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Her zamanki gibi güne erkenden başlıyoruz, düşüyoruz yollara, siparişlerimizi tamamlamaya çalışıyoruz; north face, abercrombie, hollister, ipod, iphone, converse, splenda, magnet..

Geçen akşam, şansızımı deneyip, 2 saat sonraya masa rezervasyonu yapabildiğimiz ve tabikide beklemediğimiz, Weber Grill de öğle yemeği yiyoruz.



(http://www.webergrillrestaurant.com/index.html ) Hamburgerler müthiş. Herkesin çok methettiği Cheesecake Factory’de, Reese fıstık ezmeli dev cheesecake yiyoruz. Bir porsiyon tatlıyı iki kişi bitiremiyoruz. (http://www.thecheesecakefactory.com/ ) Los Angeles’ta favorim olan Johnny Rockets’da hamburger yiyoruz, ama burada maalesef tatlı patates kızartması yok, ortam da güzel değil.




 

Yürüyoruz, yürüyoruz, üşüyoruz, bir yerde kahve içiyoruz. Yürüyoruz yürüyoruz yoruluyoruz, acıkıyoruz, yemek yiyoruz. Ne yapalım, bizim de güzel tatil anlayışımız bu şekilde.

Bu arada, Sandy kasırgası yüzünden, insanlar ölüyor, New York’ta bütün uçuşlar iptal oluyor, sokağa çıkma yasağı geliyor, elektrikler kesiliyor, herkes evinde, otelinde mahsur kalıyor. New York’tan bayram sonu dönecek olan arkadaşlarımız birkaç günü otelde geçirmek zorunda kalıyorlar ve 3-4 gün rötarlı dönebiliyorlar. Bilet fiyatları birden uçtuğu için New York’a gidememiştik, ama herşeyde bir hayır varmış.


4 gün için çok uzun yol geldik, ama güzel de vakit geçirdik. Yazıyı yazarken de yine bir yerlere gidesim geldi. Ama yakın zamanda ne izin var ne de tatil :(


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder